Cunda Adası…
Muhteşem kıyıları, doğal güzellikleri, tarihi yapıların mimarisinden ve zengin mutfağına kadar, Arnavut kaldırımlı sokaklarından kıyıya renk veren küçük balıkçı teknelerine en güzel renklerin bir arada bulunduğu Cunda Adası…
Cunda Adası’nın geçmişine baktığımızda aslında tarihin kokusunu ve dokusunu hissedebileceğiniz özel bir yer olduğu anlaşılmakta. Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde de varlığını sürdüren adada, Osmanlı Dönemi’nde ağırlıklı olarak Rumlar yaşamıştır.
Rumlar adaya güzel kokulu anlamına gelen ” Moshonisi ” demişlerdir. Osmanlı belgelerinde kayıtlara ilk olarak Yunda olarak geçtiği zamanla bu adın Cund ve Cunda olarak anılmaya başladığı belirtilir. Rumlardan kalma bir çok yapı yerleşimde varlığını sürdürmekte ve yerleşime özgü taş evler, balıkçı kahveleri, sabunhaneler, yel değirmenleri, kiliseler ve manastırlar Cunda Adası’nın tarihi dokusunu oluşturmaktadır.
Taksiyarhis Kilisesi : Adayla bütünleşmiş olan bu yapı içinde bulunduğu sokağın merkezi konumdadır. Dönemin mimarlık ve süsleme anlayışını yansıtan en önemli tarihi eserdir. Avluya giriş kapısı Antik mimarinin cephe kuruluna öykünen üçgen alınlıklı biçime sahiptir. Yapı, kapalı yunan haçlı ve kubbeli planıyla Ortodoks Kilisesi mimarisinin özelliklerini taşır.
Kilise, Taksiyarhis’e yani Koruyucu Baş melekler Cebrail ve Mikhail’e atfedilmiştir. Halen adanın en önemli anıt yapısını teşkil etmektedir.
Panagia Kilisesi (Panaya Kilisesi) : Cunda Adası’nın yukarı bölümünde bakkal sokağının başındadır. Günümüzde yapıdan geriye üç beden duvarıyla bu duvarlar üzerindeki pencerelerin içine yerleşen muhteşem bir manzara kalmıştır.
Agia Ianni Kilisesi (Aya Yanni Kilisesi) : Adanın yüksekçe bir tepesi üzerinde yer alan yapı, küçük bir inziva kilisesi olarak inşa edilmiştir. Kilise, denizin ve gökyüzünün birbirinin içine girdiği Aşıklar Tepesi diye adlandırılan bu tepenin sembolü olmuştur. Yakın dönemde gerçekleştirilen kazılar sonucu kiliseye ait bir yel değirmeni ortaya çıkarılmıştır.
Tavuk Adası : Cunda Adası’nın tam karşısında yer alan ada, Tavuk Adası diye adlandırılır. Bu adanın üzerinde bir kaç ağaç gölgesi altında apsis duvarı ayakta duran manastır kalıntıları bulunmaktadır.
Güvercin Adası : Cunda Adası civarında yer alan adalardan biride Güvercin Adası’dır. Bu adanın üzerinde kale yapısını andıran İorgios Manastırı bulunur. Dikdörtgen planlı yapının ucunda diğer bölümlerden daha yüksek duran bir kule bulunur. Bu manastır halk arasında korsanların manastırı olarak da anılır.
Agios Dimirrios, Ta Selina (Aya Dimitri) Ayışığı Manastırı : Cunda Adası’nın Pateriça denilen kuzey uzantısında yer alan bu manastır, yerleşimden oldukça uzak bir yerde konumlanmış olup bir yapıdan oluşmuş kompleks bir görüntü sunar. Manastırın alanı kademeli bir araziye yerleşmiştir. İçiçe iki avlunun ardından daire şeklindeki bir merdiven manastırın yapılarına açılmaktadır.
Taş Kahve : Cunda’nın simgelerinden biri haline gelmiş olan bu yapı adı gibi kendide mütevazi fakat yıllara rağmen değeri hiç eskimeyen yapıdır. Yapıldığı dönemden bu yana hep insanlar bir arada olmuş, yaşayan bir mekan olma özelliği de taşır. Tek katlı kare yapının tüm cepheleri çok yüksek ve geniş tutulmuş pencere açıklıkları kaplar. Her bir pencerenin ortasını ince bir sütunce böler. Bunların taş kahveye özgü görüntüsü veren kanatları açık bir martıyı anımsatan şekiller yerleştirilmiştir. Her mevsim insanları ağırlayan bu mekan, aynı zamanda da ada tarihinin en büyük tanığı olarak yaşamaya devam edecektir.